DünyaGündemKöşe YazılarıPolitikaTürkiye

Ukrayna – Rusya krizinin yönetmeni Türkiye olursa

0

Rusya’nın, ABD ve NATO’dan güvenlikle ilgili tekliflere yanıt bekleme süreci, küresel diplomaside yoğun görüşme süreçlerini de beraberinde getirdi. Ukrayna sınırında ve bölgeye yakın yerlerde Rusya’nın ve NATO’nun bir türlü bitmeyen çeşitli askeri tatbikatlarının perde arkasında liderlerin görüşmeleri ve açıklamaları da kafaları karıştırmaya devam ediyor.

Küresel diploması dengeyi bulamıyor

Bir taraftan, Baltık Denizi’nde 20 savaş gemisi ve Finlandiya sınırında kara harekatlarıyla savaş senaryosu canlandırarak tatbikat yapan Rusya’nın, “ABD ve NATO, yalan bilgilerle Rusya ve Ukrayna arasında gerilimi artırıyor” şeklinde açıklamalarda bulunması, Rus ordusunun tatbikatlarının “askeri şantaj” olarak nitelendirilmesine neden oluyor.

Diğer taraftan, 8500 Amerikan askerini teyekkuza geçirerek ihtiyaç halinde NATO’nun hızlı müdahale gücüne katılacaklarını belirten Pentagon’un ardından, Beyaz Saray’ın “Biden’ın Ukrayna’ya asker gönderme niyeti yok” açıklaması dengelerin her an değiştiğini ve askeri harekat planlarının kestirilemediğini gösteriyor.

Tüm bu çelişkili açıklamaların yanı sıra NATO üyesi ülkelerin de Rusya-Ukrayna krizi konusunda hemfikir olmaması, Rusya’yı istediği yanıtlar konusunda cesaretlendirirken, Ukrayna’nın NATO ittifakı içerisinde yer almasını engelleyecek bir yöne doğru gidiyor. Ukrayna NATO’da olmadığı için, ittifak Ukrayna’yı savunmak için yaptığı anlaşmaya bağlı olmasa da, NATO’nun tepkileri tırmanabilecek ve genişleyebilecek bir savaş silüetini ortaya çıkarıyor. 30 ülkenin üye olduğu NATO’dan yapılan açıklamalar oldukça sert olsa da, ittifaka dahil ülkelerin hepsi krize aynı şekilde yaklaşmıyor.

Üye ülkelerden Hırvatistan’ın Cumhurbaşkanı Zoran Milanovic, Ukrayna ile Rusya arasındaki çatışmanın alevlenmesi durumunda, Hırvat ordusunun tüm üyelerini geri çekeceğini söylerken, diğer NATO ülkeleri ittifakın doğu kanadını güçlendirecek hamleleri ardı ardına açıklıyor. Danimarka, Litvanya’ya F16 ve savaş gemisi yollayacağını, Fransa Romanya’ya askeri birlik göndereceğini, Bulgaristan ise Hollanda’dan F35 jeti alacaklarını duyurdu.

Türkiye’nin denge politikası

Krizin nasıl sonuçlanacağına dair olası pek çok senaryo içerisinden hangisinin gerçekleşeceği merak konusu iken, Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde bölgedeki krize bir kez daha arabulucu olabileceği çağrısını yineledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tarihinde olmayan bir sulh içinde, barış içinde Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri var. Bu, siyasi bazda, askeri bazda, ekonomik, kültürel bütün bu konularda Rusya-Türkiye ilişkileri gelişerek devam ediyor. Ukrayna ile yine aynı şekilde siyasi, askeri, ekonomik, kültürel, bu alanlarda, bu konularda ilişkilerimiz gayet iyi. Bu olumlu gelişmelerin, biz Rusya-Ukrayna arasında olumsuzluğa dönüşmesini kabullenemiyoruz. Dolayısıyla Rusya ve Ukrayna arasında bir barışın olmasına, bir barışın özellikle hakim olmasına biz ara bulucu olabiliriz, bu konuda üzerimize düşen görev ne ise bu görevi yapmaya hazır olduğumuzu daha önce de gerek (Vladimir) Zelenskiy’e gerek Sayın (Vladimir) Putin’e de ifade etmiştim. Şimdi önümde bir Ukrayna ziyareti var. Bu arada belki Sayın Putin ile ama telefonla ama belki bir Moskova ziyareti olabilir, bütün bunlarla beraber biz bölgede barışın egemen olmasını, hakim olmasını istiyoruz. Bunun için de üzerimize ne düşerse bunu yapmaya hazırız” şeklinde konuşmuştu.

NATO ittifakı içerisinde yer alan Türkiye’nin, iki ülke arasında yaşanan krizde taraflar arasında seçim yapmak yerine iki ülkenin uzlaşma yoluna gitmesi gerektiğini net bir şekilde ifade eden bu açıklamanın ardından ilk yanıt ise Ukrayna’dan gelmişti.  Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, “Ukrayna tarafı bu teklifi memnuniyetle karşıladı ve söz konusu müzakereleri her formatta gerçekleştirmeye hazır. Umarım Moskova da bunu aynı şekilde olumlu bir şekilde değerlendirir ve Sayın Cumhurbaşkanınız teklifini de kabul eder” dedi.

ABD’nin, NATO-Rusya arasında bir kriz çıkararak sorunu küresel hale getirme planı, Türkiye’yi de NATO ülkesi olarak yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlayacak krizleri beraberinde getirecek.  Türkiye’nin, inisiyatifi ABD’ye bırakmadan doğrudan diplomasi kanalları ile görüşmeleri başlatması ve Şubat’ın ilk haftası Ukrayna ziyareti krizin çözümünde barışçıl bir yol izlenerek olası savaşın Türkiye üzerindeki risklerinin de giderilmesi açısından önem arz ediyor.

Türkiye’nin iki ülke ile ilişkisine baktığımızda, Türkiye-Ukrayna arasında jeopolitikten ekonomik ilişkilere, turizmden Kırım Tatarlarının durumuna kadar pek çok kuvvetli bağ var. İki ülke arasında 5 Milyar dolarlık ticaret hacmi ve Ukrayna’nın güvenlik güçlerinin envanterini Bayraktar TB2 İnsansız Hava Aracı (İHA) ile güçlendirmesi iki ülkenin ekonomik ve teknolojik alanda iş birliğini daha da arttırdı.

Öte yandan ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya uyguladığı yaptırımları tanımayarak ve uygulamayarak yardımlaşma ve anlayış çerçevesinde ilerleyen Türkiye, Rusya ile öteden beri var olan enerji ve ekonomik iş birliğini S-400’ler üzerinden savunma alanına taşırken, bölgede yaşanacak olası bir krizde şüphesiz ekonomik olarak en çok etkilenecek ülkelerden birisi olacak.  Karadeniz’in, savaş alanı haline gelmesiyle, ticari yolların kullanımının zorlaşması hem fiyatlara yansıyacak hem de bu yaz Rusya’dan ve Ukrayna’dan turist gelmesini zorlaştırarak ülkenin en önemli döviz kaynaklarından birini engelleyecek.

Yine olası savaş senaryosunda Rusya’nın önemli gelir kaynağı olarak gözüken Karadeniz’de TürkAkım ve MaviAkım gibi doğalgaz boru hatları da saldırıya uğraması ihtimali, Türkiye’de doğalgaz krizine yol açabileceği gibi, Türkiye’deki Rusya projelerini olumsuz etkileyerek, Akkuyu Nükleer Santralinin yapımı gecikebilir.

Türkiye’nin yaşanan krizde Rusya – Ukrayna ilişkisinde denge politikası izlemesi çok zor bir ihtimal gibi lanse edilsede hatırlatmak gerekir ki, Türkiye Ukrayna ile en yakın ilişki kurduğu dönemde, Rus gazının Avrupa’ya, Ukrayna’ya alternatif bir hattan ulaşmasını sağlayacak Türk Akımı projesine imza attı. Türkiye-Ukrayna yakınlaşması Rusya açısından istenen bir durum olmadığı gibi, Türk Akımı projesi de Ukrayna açısından istenen bir durum değildi. Fakat bu durum, Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin seyrinin olumsuz yöne evrilmesine neden olmadı. Benzer şekilde Türkiye-Ukrayna ilişkilerinin gelişmesi de, Türkiye-Rusya ilişkilerini gelişmesine engel olmadı. Zira çıkar odaklı ilerleyen uluslararası ilişkilerde bir ülke ile her konuda anlaşılması mümkün değil.

Nitekim dünya, savaşın maddi (ekonomik-jeopolitik) koşulları oluştuktan sonra, fiilen başlamasından önceki an içerisinde yer alırken, Türkiye’nin tüm bu kötü senaryoların gerçekleşmemesi için denge politikası ile bölgede barışın hakim olmasını sağlayacak adımları çok önemli.

Türkiye’nin ara buluculuk adımına karşı Fransa – Almanya atağı

Türkiye’nin krizdeki uzlaşmacı rolüne karşı atağa geçen Fransa ve Almanya ise, dün Berlin’de görüştü. Görüşme öncesi ortak basın toplantısı düzenleyen Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırgan bir tutum sergilemesi durumunda bunun bedelinin ağır olacağı yönünde uyarıda bulundu.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 28 Ocak Cuma günü telefonda görüşeceği bilgisini paylaşan Macron, burada gerilimi azaltmak için yollar önereceğini ve görüşmenin “birkaç noktayı açıklığa kavuşturmakla ilgili olacağını” kaydetti.

Amerika’nın Avrupa’yı adeta saran temaslarından rahatsızlıklarını ifade eden bu Avrupa ülkeleri, Normandiya formatı olarak da bilinen, Almanya, Fransa, Rusya ve Ukrayna olmak dörtlüsü ile bir zirve planlıyor. Rusya’nın heyetinden ismi açıklanmayan bir kaynak, Rusya, Ukrayna, Fransa ve Almanya’dan siyasi danışmanların 26 Ocak günü Paris’te biraraya geleceğini söyledi. Heyetlerin, Uktayna’nın doğusundaki ihtilafı çözme amaçlı yeni bir tur görüşmeye başlayacağı belirtildi.

Avrupa Birliği Dışişleri Bakanlarını da 24 Ocak’ta toplayan Avrupa Birliği Dönem Başkanı Macron’un bu adımları, Avrupa Birliği ve Avrupalıların kendi kaderlerini tayin hakkı konusunda yetkiyi ellerin alarak, bölgede diğer aktörlerin hamlelerini gölgede bırakmaya çalışmak olarak nitelendirilebilir.

Nihayetinde; açık kapı politikasına devam edeceğini, Kiev’deki NATO personelinin çekilmeyeceğini, savaş gemileri ve uçakları göndererek doğu kısmında askeri varlığını artırmayı planlayan NATO’nun, “Rusya’nın endişelerini dinlemeye hazırız” diyerek Ukrayna-Rusya krizine çözüm için “halen diplomatik bir yol bulunduğunu” vurgulaması tutarlı olmasa da, hala kriz masasının belirleyicisi olan NATO, Rusya’nın anlaşma teklifine bu hafta yazılı olarak karşılık verecek.

Elazığ depreminde enkazdan yaralı kurtarılan Azize Çelik’ten Bakan Koca’ya ziyaret

Önceki Haber

İstanbul Havalimanı’ndaki THY seferleri kademeli olarak normale dönüyor

Sonraki Haber

Şunlar da İlginizi Çekebilir

Yorumlar

Yorum Gönder

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Daha Fazla Dünya